Sabahattin Ali - İçimizdeki Şeytan

Bir kitabın başı sizi sarmaya başladığı vakit o kitaptan zevk almaya ve kendinize bir pay biçmeye başlarsınız. Hatta o gün, o gece, o sabaha o kitabı bitirmiş ve kendi iç muhasebeniz üzerinde suç/sevaplarını not edersiniz bir kenara kaybolmasının diye. İşte burada başlamak istiyoruz aslında. Daha önce hiç izlememiş olduğunuz bir filmi izlemeye başladığınız zaman, ya da  karar aldığınız vakit birçok kişi (çevre/arkadaş) olumlu/söz eleştir/yorum alabilirsiniz. Tabi bunları
bir kenara itip sadece kendi düşüncenize hükmederek bu filmi izlemeye başlarsınız. Anlatmak istediğimiz konuya dair ufak bir örnek vererek başlamak istedik aslında. Hatta bir anekdot bile diyebiliriz.

Sabahattin Ali'nin 1940 yılında yayımlanan İçimizdeki Şeytan adlı kitabını sizlerle paylaşmak istedik. Her romanda yada kitapta klişe haline gelen (tanıtım) olayların örgüsü sizi alıp kendinize bir karakter biçip olayların akışına doğru hızlı bir giriş yaparak kitabı bitirdiğiniz zaman şunları/bunları hissedeceksiniz diye sözlere başlamayı çok isterdik ancak konu ve kitap Sabahattin Ali olunca olay örgüsü ve dili elbette daha farklı oluyor. 

*İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunlardan daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var... Hiçbir şey üzerinde düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi...
*Sabahattin Ali - İçimizdeki Şeytan

Macide ve Ömer isimli iki önemli karakterin ön plana çıktığı kitapta, Sabahattin Ali'nin toplumsal gündemin kişiler üzerindeki baskısını ve güçsüz insan yapısını içimize işliyor. Kitabın içerisinden yer alan ve anlatılan bir çok karakteri ayrı anlatan ve hepsinden pay biçmemiz gerektiğini ister gibi gözümüze gözümüze vuruyor adeta tüm karakterleriyle... 

Suç işleme potansiyeli hiç olmayan hatta belki aklının ucundan bile geçirmeyen bir insanın yani Hafız Hüsamettin'in suçu sadece diğer insanlarında kendisi gibi sanmasıdır. Devlet dairesinde yapmış olduğu veznedarlık ile yaşamını sağlamaktadır. Aslında bu karakter Sabahattin Ali'nin Kürt Mantolu Madonna adlı kitabındaki Raif Efendi karakteri ile özdeş bir yapıya sahiptir. Hafız Hüsamettin vezneden geri bırakmak koşulu ile suç işleme makinesi haline geldiğinin sonra farkına vardığı bir akrabasına para verir. Ancak gel zaman git zaman bu parayı yerine koyamayacağının farkına varmış olacak ki durumu Ömer'e anlattır. Ömer'in ise aklında  sadece Macide vardır. Başka bir şey düşünecek gibi değildir. Fakat bu durumu bir kenara not etmeyi de ihmal etmeyen Ömer, ilerleyen zamanda bu durumu ona karşı kullanma kararı alır. Arkadaşı Nihat ile para bulma planları yaparken, Hafızı sıkıştırma kararı alırlar. 'Zaten eli kolu mahkum' düşüncesiyle tehdit eden Ömer, almış olduğu paraya hiç dokunmayarak Nihat'a verir.  


Tabi bu zaman diliminde bir çok olaylar bir biri içerisine girerek bu hale gelmesine neden olmuştur. Geri kalanı ise özümsemek  size kalmıştır... 

Yazarın kitapları şuan farklı yayın evlerinden çıkmaktadır. Şunu belirtmek isteriz ki, bir yayın evini sizlere sunma gibi bir yönlendirmemiz olamaz. İstediğiniz yayın evini seçmekte özgürsünüz. İyi okumalar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder