Deneyimlerimi hep müşteriler
oluşturmuyor maalesef. Çalışmış olduğum şirkette bir dönem sosyal sorumluluk
projelerini yönettim. Bu süreç içerisinde de öğrendiğim birçok değer oldu, bana
çok şey kattı ama insanlık adına beslediğim umutlardan da çok şeyler çaldı.
Günlerden bir gün gönüllülük faaliyeti çalışması için düşüncelere
dalmıştım. Sokakta düşünceler içerisinde yürüyordum, ‘’acaba ülkemin çocuklarına ve gençlerine nasıl faydalı olabilirim’’ diye. Birden sağ tarafımda beliren bina dikkatimi çekti, tabelasında ‘’ İl Orman Müdürlüğü’’ yazıyordu.
Kafamda şimşekler çaktı o an zaten. Gelecek nesillere güzel bir yaşam bırakarak ve onlara güzel yaşanılabilir bir dünyada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğreterek faydalı olabileceğimin ışıkları yandı beyin hücrelerimde.
dalmıştım. Sokakta düşünceler içerisinde yürüyordum, ‘’acaba ülkemin çocuklarına ve gençlerine nasıl faydalı olabilirim’’ diye. Birden sağ tarafımda beliren bina dikkatimi çekti, tabelasında ‘’ İl Orman Müdürlüğü’’ yazıyordu.
Kafamda şimşekler çaktı o an zaten. Gelecek nesillere güzel bir yaşam bırakarak ve onlara güzel yaşanılabilir bir dünyada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğreterek faydalı olabileceğimin ışıkları yandı beyin hücrelerimde.
‘‘Ben nereye düştüm’’ dedim.
‘’Burası devletin kurumu değil mi yoksa’’ diye şüphe içerisine girdim. Ben buz
kestim bu arada. Kızlardan biri araya girdi. ‘’ Bizim için bu meblağ çok fazla,
onu ödeyemeyiz’’ diye. Yetkili; ‘’siz öğrencisiniz diye indirim yaptım, 10000
TL’den 6000 TL’ye indirdim fiyatı ama beyefendi önemli bir firmadan geliyor,
onlarda para çok onlara indirim yapmayacağım’’ dedi.
Beynim yavaştan durma noktasına
gelmişti bu duyduklarımdan sonra. Bilmiyordum ki daha nelere şahit olacağım,
insanlığımdan utanacağım. Adam bana yöneldi ardından. ‘’Kusura bakmayın Beyefendi,
beklettim’’ dedi. Ben de küçük bir sahte gülümseme ile başımı salladım ve
şirketin ne gibi çalışmalar yaptığını, hangi konuları amaç edindiğini anlattım.
Pek anlamışa benzemiyordu kendileri ama anlıyormuş edasına bürünmüştü. Ben
rakamları duyunca bizim çalışma prensiplerimize uymadığını ifade ettim ve o an
telefon çaldı. ( Bundan sonra okuyacaklarınızı pek
sindirebileceğinizi zannetmiyorum ama siz yinede kendinizi zorlayın ). Telefonu
yetkili açtı ve pişkin pişkin ‘’ağabey akşam ki düğün için takım elbise
paraları çıktı, X şirketten geldiler,
10000 TL değerinde ağaç alacaklar, bizim takım elbiselerin fiyatı ne kadardı bu
arada, 400–500 TL, tamam ağabey, rahat rahat karşılarız takım elbise
paralarını’’. Benim insanlığımdan utandığım anlardan biriydi bu. Ben konuyu
İnsan Kaynaklarıyla görüşeceğimi ifade ettim. Kızlardan diğeri ‘’ biz bu parayı
ödeyemeyiz, ne yapabiliriz’’ dedi. Adamın bitmez tükenmez bilmeyen utanç verici
açıklamaları bitmiyordu. Demez mi; ‘’ Siz bir pankart hazırlayın, ağaçların önüne
gideriz, hatıra ormanı diye fotoğraf çekilirsiniz olur biter’’ dedi. Adam bana
yönelerek şu sözleri de sarf etti; ‘’ Biz zaten siz para verseniz de vermeseniz
de bu ağaçları dikiyoruz, devlet ödenek ayırıyor, bizim sizden aldığımız sadece
tabela parası, hazır ormanın içine tabela koyuyoruz o kadar, verdiğiniz parayla
ağaç dikmiyoruz’’dedi. Ben bu cümleleri duyduktan sonra hayattan soğudum
anlayacağınız. Devamı geliyor bitmedi, üstüne şöyle diyor; ‘’ siz koskoca
şirketsiniz, bu para devede kulak sizin için, bize 30000–40000 TL mirasını
bırakanlar var siz bu kadarcık parayı çok görüyorsunuz…’’ . Ben ortamdan nefret
edercesine ayağa kalktım. Sıska uzun, makam koltuğunda kaybolmuş kişiliğine
baktım ve ‘’şirket politikası’’ dedim ve ortamdan kaçarcasına uzaklaştım.
Pislenmiş dünyanın içinde kendimi fark edişimin ilk dakikaları olması
nedeniyle melankolik bir psikoloji içersinde hissediyordum. Kendimi daha
arındırmış değilim yaşadıklarımdan ve şahit olduğum sözlerden. Şimdi ne yapmak
gerek bilmiyorum, insanlık adına mı utanayım gelecek nesil adına mı?
Yazan: Clark Kent
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder