Ağacının yapraklarını para zanneder olmuşlar...

Deneyimlerimi hep müşteriler oluşturmuyor maalesef. Çalışmış olduğum şirkette bir dönem sosyal sorumluluk projelerini yönettim. Bu süreç içerisinde de öğrendiğim birçok değer oldu, bana çok şey kattı ama insanlık adına beslediğim umutlardan da çok şeyler çaldı.

  Günlerden bir gün gönüllülük faaliyeti çalışması için düşüncelere
dalmıştım. Sokakta düşünceler içerisinde yürüyordum, ‘’acaba ülkemin çocuklarına ve gençlerine nasıl faydalı olabilirim’’ diye. Birden sağ tarafımda beliren bina dikkatimi çekti, tabelasında ‘’ İl Orman Müdürlüğü’’ yazıyordu.
Kafamda şimşekler çaktı o an zaten. Gelecek nesillere güzel bir yaşam bırakarak ve onlara güzel yaşanılabilir bir dünyada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğreterek faydalı olabileceğimin ışıkları yandı beyin hücrelerimde.

   Zaman kaybetmeden binanın bahçesinden içeri girdim ve karşılaştığım ilk kişiye kendimi tanıttım ve yetkili kişi ile görüşmek istediğimi belirttim. Hangi şirketten geldiğimi söyleyince zaten adamı heyecan kapladı, eli ayağına dolaştı. İlk başta tahmin etmeliydim olacakları ama saf düşüncelerim beni kör etmişti o an. Neyse dar ve karanlık bir koridordan ilerledikten sonra yetkili kişinin odasına ulaştık, yanımdaki görevli benim hangi kurumdan geldiğimi yetkiliye iletince ikinci bir heyecan dalgası oluştu içerde -Benim jeton daha o ara düşmedi-  İçeri girdim tekrar kendimi tanıttım, yetkili heyecanlı bir şekilde beni buyur etti. – o esnada içeride üç üniversiteli kız bulunmakta- Şimdi sizlere adamın kurduğu ilk cümleyi yazmak istiyorum. ‘’Kızlar sizleri bekleteceğim, önemli bir kurumdan geldiler, sonuçta para gelecek yer, öncelik vermemek olmaz’’.  Ben şok geçirmekteyim kendi içimde. 
‘‘Ben nereye düştüm’’ dedim. ‘’Burası devletin kurumu değil mi yoksa’’ diye şüphe içerisine girdim. Ben buz kestim bu arada. Kızlardan biri araya girdi. ‘’ Bizim için bu meblağ çok fazla, onu ödeyemeyiz’’ diye. Yetkili; ‘’siz öğrencisiniz diye indirim yaptım, 10000 TL’den 6000 TL’ye indirdim fiyatı ama beyefendi önemli bir firmadan geliyor, onlarda para çok onlara indirim yapmayacağım’’ dedi.

    Beynim yavaştan durma noktasına gelmişti bu duyduklarımdan sonra. Bilmiyordum ki daha nelere şahit olacağım, insanlığımdan utanacağım. Adam bana yöneldi ardından. ‘’Kusura bakmayın Beyefendi, beklettim’’ dedi. Ben de küçük bir sahte gülümseme ile başımı salladım ve şirketin ne gibi çalışmalar yaptığını, hangi konuları amaç edindiğini anlattım. Pek anlamışa benzemiyordu kendileri ama anlıyormuş edasına bürünmüştü. Ben rakamları duyunca bizim çalışma prensiplerimize uymadığını ifade ettim ve o an telefon çaldı.  ( Bundan sonra okuyacaklarınızı pek sindirebileceğinizi zannetmiyorum ama siz yinede kendinizi zorlayın ). Telefonu yetkili açtı ve pişkin pişkin ‘’ağabey akşam ki düğün için takım elbise paraları çıktı,  X şirketten geldiler, 10000 TL değerinde ağaç alacaklar, bizim takım elbiselerin fiyatı ne kadardı bu arada, 400–500 TL, tamam ağabey, rahat rahat karşılarız takım elbise paralarını’’. Benim insanlığımdan utandığım anlardan biriydi bu. Ben konuyu İnsan Kaynaklarıyla görüşeceğimi ifade ettim. Kızlardan diğeri ‘’ biz bu parayı ödeyemeyiz, ne yapabiliriz’’ dedi. Adamın bitmez tükenmez bilmeyen utanç verici açıklamaları bitmiyordu. Demez mi; ‘’ Siz bir pankart hazırlayın, ağaçların önüne gideriz, hatıra ormanı diye fotoğraf çekilirsiniz olur biter’’ dedi. Adam bana yönelerek şu sözleri de sarf etti; ‘’ Biz zaten siz para verseniz de vermeseniz de bu ağaçları dikiyoruz, devlet ödenek ayırıyor, bizim sizden aldığımız sadece tabela parası, hazır ormanın içine tabela koyuyoruz o kadar, verdiğiniz parayla ağaç dikmiyoruz’’dedi. Ben bu cümleleri duyduktan sonra hayattan soğudum anlayacağınız. Devamı geliyor bitmedi, üstüne şöyle diyor; ‘’ siz koskoca şirketsiniz, bu para devede kulak sizin için, bize 30000–40000 TL mirasını bırakanlar var siz bu kadarcık parayı çok görüyorsunuz…’’ . Ben ortamdan nefret edercesine ayağa kalktım. Sıska uzun, makam koltuğunda kaybolmuş kişiliğine baktım ve ‘’şirket politikası’’ dedim ve ortamdan kaçarcasına uzaklaştım.


   Pislenmiş dünyanın içinde kendimi fark edişimin ilk dakikaları olması nedeniyle melankolik bir psikoloji içersinde hissediyordum. Kendimi daha arındırmış değilim yaşadıklarımdan ve şahit olduğum sözlerden. Şimdi ne yapmak gerek bilmiyorum, insanlık adına mı utanayım gelecek nesil adına mı?

Yazan: Clark Kent 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder