Fotoğraf sanatçısı Fatih Pınar'ın sokak fotoğrafçılığına ilişkin düşünceleri ve sokakta çekmiş olduğu fotoğrafları bizimle paylaştı. Bizlerde o yazıyı ve fotoğrafların bir kısmını sizlerle paylaşıyoruz
Ne tatlı şeydir, “ne tatlı şeydir şu sokak fotoğrafçılığı” diyerek sokaklarda dolaşmak. Sokakta olmak hayatta olmaktır. Akıp giden zamana tanıklık etmektir. Yaşanan anı izlemektir. İnsanlıkla birlikte yaşadığını hissetmektir.
Sokaktan geçen herhangi bir çakışmaya tanık olmanın büyülü keşfidir. Hayatın ‘pause’ tuşuna basmaktır.
Sokak fotoğrafı hayat gibidir. Gerçektir. Hayatın içinden beklenmedik bir detayın birden bire beliriverme ihtimalidir. Başka bir kafayla takılmaktır. ‘Biz’e dair öyle enfes işaret fişekleri çakar ki, nerede olduğumuzu anında belli eder. Tarihsel, toplumsal ve politik okumalar yaptırır. Dolayısıyla, söylemek istediğinizi dillendirir. Böylece gerçeğin sanatını yaparsınız ki, tadına doyum olmaz. Ahh o an, dizleri titreten bir hazdır. O bir tek anın yüzü suyu hürmetine bütün günü sokakta geçirmeye değer. O fotoğraf tesadüfen karşınıza çıkıvermez. Arayarak, hissederek, sezerek, takip ederek, üzerine yoğunlaşarak, en çok da bekleyerek çekilir.
Kaldı ki her fotoğrafın bir hikayesi vardır. Her hikayeyle tarihe bir kayıt düşmekle kalmaz, kendi kişisel tarihinize dair titreme anlarınızın da arşivini oluşturursunuz. Yani, “elde var bir fotoğraf” değildir mevzu. Fotoğrafladığınız anı yaşamaktan, fotoğrafladığınız insanlarla birlikte vakit geçirmekten, onları dinlemekten bahsediyorum. Onlarla, fotoğraf olmasa asla tanışamayacağınız o insanlarla arkadaş olma ihtimalinden bahsediyorum. Empati, empati diye herkesin üstüne ileri geri konuşup durduğu meseleyi gerçek anlamda hayata geçirmekten bahsediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder